25 Mayıs 2010 Salı

bitmeyen

bitmemiştir belki daha,
gidilecek yol vardır
söylenecek söz vardır

yanmıyordur belki şimdi
yüreğimde köz vardır

24 Mayıs 2010 Pazartesi

hikaye

...Önceleri/ en önce...
En başta ben vardım, yalnız kendim, suskun muydum hatırlamıyorum, şımarıktım ama. Küçücüktüm. Şımarmanın ötesinde ne düşünebilirdim ki. Hevesimi gizleme çabasındaydım ya, hatırlamıyorum bile şimdi neye heveslendiğimi..

Ben önceleri sadece kendimden ibarettim
Sonrasının melankolisine akıl bile erdiremezdim

...Önceleri/ daha sonrası...
Sonra bir ses duydum. içimde bir yerlerde. Şımarıklığım da geçti ama bu sefer şaşkınlığımdan durdum. Yolda yürümeyi de seviyordum ama tedirgindim yolun akışından. “Bu yol nereye gider” diyen yanım, akışa inananla çarpışıyordu. Ben susuyordum öyle olunca.Öyle olunca kızıyordum ben. Kime ki? Kendime galiba.

Şundan emindim sadece, birlikte neyse ortaya çıkardığımız şey, hani ikimizin toplamı, "biz" yani, sevdim onu ben. İnandım da galiba. Çok korktuğumu istiyordum, daha çok korkuyordum sonra

...Sonra/ Bir zaman...
Sonrasını birkaç cümleden fazlasıyla anlatamam korkarım, uyanınca anlatılamayan her rüya gibi. Kabus demek istedim ama yine melankoliye sayılmasından korkarım. Rüyanızda ne kadar korktuğunuzu bilirsiniz de hani uyanınca o dehşeti anlatmak bir türlü mümkün olmaz ya, sıradan gelir herkese, bütün bir gece uğraştığınız ne varsa. Şimdi bir açıklamam yok “olması da imkansız”… Tamamen zamanlama meselesiydi. Akıl sır erdirilemezdi

...Daha sonra...
Geliverdim. gelişimi sevdim. Hepsi bu. Gelivermiştim oysa ben. Birikmiş bir bulutun son durağıymışım, öyle görünmüş. Halbuki ben sadece, çıkagelmiştim. Yüklenebilecek tüm anlamların ötesindeydim. Sıradan şeyler bekleniyormuş benim yerime, sıradan bir şey olsaymış keşke gelen diyerek içimden o günü bitirdim

...Şimdi...
Büyüdüm sayılmaz, büyümedim hatta, biliyorum. Ama zaman geçti işte. Pek çok şey geçti, “geçer” denenler geçti, geçmeyenler kaldı. Büyümedim ben, sadece bana kalanlar arttı. Yine tedirgin olabilirim, yeniden kızabilirim yola, yeniden kaybedebilirim her şeyi ve en baştan başlayabilirim. Binlerce okuduğum bir şiiri hiç okumamış gibi sevebilirim. Her şeyi yeniden karıştırabilirim. Gidemem belki ama gitmeyi isteyebilirim.
İşin aslı şu:
Yeniden burada bekliyordum bir süredir “biz”i galiba, bir iskelede bekler gibi
Bir çay daha içerek
Ve deniz kenarı sanki

Yağmur... O zaten hiçbir zaman dinmedi

4 Mayıs 2010 Salı

sızı


çok kanadım vaktinde
çok kanattım insanları

ve biliyorum bütün o uykusuz geceleri, yorgun sabahları, tuhaf rüyaları

geçti mi peki? Sanmıyorum

geçmediğini de sanmam pek

vardır elbet bunu da bir anlayan

şimdi üzülmeli miyim sizin için, hanginiz için? Hangimiz için hatta...

Yarası olan sızlar tamam, peki ya yarası olmadan sızlayan?