28 Kasım 2009 Cumartesi

bırak, gece anlatsın kendini

Uyuksuz bu gece, uykusuz ve sade
bende inatla sade şeyleri çetrefilleştirme çabası, huzuru mu sevmiyorum nedir?

Karmaşık mıyım sahi ben? Bundan mı gerçekten hep iç huzursuzluğum, hep o bildik tatsızlığım?

Şarapla tatlandırılmış tuhaf bir içecek dolanıyor midemde, genzimdeki yangınını duyuyorum hala. Üzerine su içmek istiyorum, içirmiyorlar

Akşam üzerleri kapatılmış kahve fincanlarından keyif aldığımı söylemiş miydim ben size? Alıyorum evet. Can kulağıyla dinliyorum bol köpüklü Türk kahvesi fallarını. Sonra inanıyorum da onlara inanmazsınız, tamam diyorum bak kuş çıktı işte falda gözümle gördüm, dileğim kabul olacak. Kuşlar geliyor geçiyor, bir türlü olmuyor dileğim.

Şimdi ben, upuzak bir yerde olmak istiyorum, koşup raftan alıyorum kırmızı ayakkabılarımı gözümü yumuyorum
Olmak istediğim yerin adını söylüyorum üç kere

Bir...
İki...
Ve işte üç...

Açıyorum gözlerimi..

Kandırıldım...

Kahretsin, yine buradayım ...

Merhaba. Soğuk sanırım Ankara, boğazımdaki yangın büyüdükçe daha çok üşüyorum ya, işte oradan anlıyorum

25 Kasım 2009 Çarşamba

yağmur

İstanbul'dayken ben...
Yağmur olsam dedim, denizin üstüne yağsam...



Sonra, bu kuş bana gülümsedi

24 Kasım 2009 Salı

Tenha

Yolum giderek daha tenha

20 Kasım 2009 Cuma

gerçek

kimse bana nedenlerini anlatmaya çalışmasın lütfen
nedenlerle uğraşmayı bırakalı çok oldu
yalnız kalmayı öğrendiğim kadar çok hem de

Sadece inanmadığız masalların peşinden koşun, böylece inandıklarınızın yıkıntısını izlemek zorunda kalmazsınız.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Çok feci



Her şey üst üste geldi, olur ya hani bazen, ufacıktır aslında "şey"ler, göze görünmeyecek, normalde önemsenmeyecek kadar ufak, ama onlar hiç olmayacak yerde öyler feci bir araya geliverirler ki her şey birden çöküverir. Bir şey olur önce, siz çözmeye çabalarken bir şey daha, biraz da ona çabalarsınız sonra bir şey daha... Tek bir problemi daha kaldıramayacağınız hale geldiğiniz anda gelen bir telefon, bir haber, bir saçmalalık son damla olur ve tüm bardağı kırar parçalar. Hani şimdi anlatmaya kalksam ne olduğunu, tek tek öyle anlamsızlar ki. Ben de biliyorum durumun bu olduğunu, ben de biliyorum geçeceğini ,düzeleceğini, önemli olanın sağlık olduğunu, aslında hayatımın ne kadar güzel olduğunu, ne büyük sorunların üstesinden geldiğimi, aslına bunların dert bile olmadığını... Ama bazen bazı aksilikler öyle uzuyor ki, o saniyeler için aldığınız nefes o saniyeleri geçirmeye yetmiyor. Öyle saçma, öyle anlamsız.

Tek başına anlam ifade edecek tek bir şey bile yok üstelik.
Üstelik farkındayım
ÜStelik ben de biliyorum, geçecek
Üstelik...

Offf hava niye bu kadar kasvetli

Kapının altından prozac atıp kaçın n'olur.
N'OLURRRRR


** fotoğrafı deviantart'tan aldım, şimdi bir de o patlamasın

14 Kasım 2009 Cumartesi

ben

gecenin yarısı
güzel şarkılar
kan kırmızısı bir şarap
ve ben...
yalnız ben...

bendim o...
bütün o telaşe, koşturmaca, hepsi bendim
sevdiğim sokaklar, sevdiğim adamlar, sevdiğim sayfalar
kokularım, boncularım, sorunlarım

hepsi bendim

şimdi yine bir tek benim...

12 Kasım 2009 Perşembe

Öyle bir yer

Hani bazen bilirsiniz ya...

Bilirsiniz yeni hiçbir şey olmayacağını. Artık bir yol bulunmadığını, bütün kapıların kapandığını... Durduğunuz noktanın "son" olduğunu ve atılacak tek bir adımını bile kalmadığını

Bazen anlarsınız hani, tek bir bakıştan, "sonra"nın imkansızlığını

Bazen tek bir aydınlığa bile yer olmadığını görürsünüz, bittiğini, karardığını, sonlandığını

Bazen görürsünüz ya ne söyleseniz duyulmadığını...

Hani durmak gerekir bazen çünkü anlarsınız birden varlığınız anlamlanmadığı bir yana, yokluğunuzun bile değerinin kalmayacağını

Bazen bilirsiniz ya hani, sizin yüklediğiniz bütün anlamların yıkıldığını ve ne kadar çırpınırsanız çırpının onarılamayacağını...

Yolun sonu olduğunu, sonsuzluğun "yalan" olduğunu, beklemenin "ziyan" olduğunu...

...İşte ben oradayım...

6 Kasım 2009 Cuma

sonrası

Bir zamanlar bir adama aşıktım, öyle aşıktım ki, kendi kendimi bile isteye onulmaz yaraladım

Adam gitti

Ben peşinden gittim

Ne yapsam etsem bir türlü kendime dönemedim

Şimdi bunca zamandan sonra...

bazen içimden "yalan değildi" demek geçiyor

sonra "yalan..." diyorum

öylece kalıyor

koyumsu

Rüyamda bana "bağışla" dedi

bu kadar

"bağışla"... ve öylece kaldı

Bağışlayacak bir şey yok, olsaydı eğer, bağışlamazdım...

4 Kasım 2009 Çarşamba

Zaman

Sözler birilerine ait ya da kimseye ait değiller, insanlar gibi. Tümüyle birilerine ait olmakla kendimize bile ait olmamak arasındaki derin uçurum bazan daralabiliyor. Sözcükler yaraları saramıyor. Buna rağmen kapanıyor yaralar. Sonra zaman geçiveriyor. Bir tek zaman hiç durmadan ilerliyor.

Sessiz

Ne kadar küçükmüşüz, ne kadar tecrübesiz...
Burası apayrı bir dünya,
burası sadece sessiz...