28 Kasım 2009 Cumartesi

bırak, gece anlatsın kendini

Uyuksuz bu gece, uykusuz ve sade
bende inatla sade şeyleri çetrefilleştirme çabası, huzuru mu sevmiyorum nedir?

Karmaşık mıyım sahi ben? Bundan mı gerçekten hep iç huzursuzluğum, hep o bildik tatsızlığım?

Şarapla tatlandırılmış tuhaf bir içecek dolanıyor midemde, genzimdeki yangınını duyuyorum hala. Üzerine su içmek istiyorum, içirmiyorlar

Akşam üzerleri kapatılmış kahve fincanlarından keyif aldığımı söylemiş miydim ben size? Alıyorum evet. Can kulağıyla dinliyorum bol köpüklü Türk kahvesi fallarını. Sonra inanıyorum da onlara inanmazsınız, tamam diyorum bak kuş çıktı işte falda gözümle gördüm, dileğim kabul olacak. Kuşlar geliyor geçiyor, bir türlü olmuyor dileğim.

Şimdi ben, upuzak bir yerde olmak istiyorum, koşup raftan alıyorum kırmızı ayakkabılarımı gözümü yumuyorum
Olmak istediğim yerin adını söylüyorum üç kere

Bir...
İki...
Ve işte üç...

Açıyorum gözlerimi..

Kandırıldım...

Kahretsin, yine buradayım ...

Merhaba. Soğuk sanırım Ankara, boğazımdaki yangın büyüdükçe daha çok üşüyorum ya, işte oradan anlıyorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder